İstanbul’a ilk geldiğimde her şey yabancıydı; ne çevrem vardı ne de güvenim. Ama bir fotoğraf karesi çektim, bir projeye dâhil oldum, bir etkinlikte görev aldım… Ve her şey değişmeye başladı. Üretmeye başladıkça hem çevre edindim hem de kendimi keşfettim. Derslerin dışında sahaya çıktıkça, öğrendiklerimi pratiğe döktükçe bu alanın gerçekten bana ait olduğunu anladım. O yüzden bu bölümü seçecek herkese şunu söylemek isterim: Korkmayın, beklemeyin, ertelemeyin. Elinizi taşın altına koyduğunuz anda ne kadar yol alabileceğinizi göreceksiniz. Çünkü üniversite sadece bir bina değil, sizin sahneye çıkma fırsatınızdır. Cesaret edin, üretin ve o sahnede yerinizi alın.
- Eğitiminiz süresince sizi en çok zorlayan proje veya dönem neydi? Bu süreçten nasıl çıktınız, neler öğrendiniz? Bitirme projeniz hakkında bilgi verir misiniz?
Eğitim sürecimde beni en çok zorlayan ancak aynı zamanda en fazla geliştiren dönem, belgesel projeleri yürüttüğüm yıllardı. Özellikle “Mehmet Tekten” ve “Son Sene Müzikali” adlı belgesel yapımları, hem kurgu hem içerik geliştirme açısından büyük sorumluluklar gerektiriyordu. Proje yönetimi, ekip koordinasyonu, röportaj çekimleri ve post-prodüksiyon süreçlerini baştan sona üstlenmek; zaman yönetimi, yaratıcı problem çözme ve anlatı dili kurma konusunda bana ciddi bir deneyim kazandırdı. Bitirme projem olan “Son Sene Müzikali” ise fakülte ve öğrenci işbirliğinin yaratıcılıkla buluştuğu, profesyonel bir belgesel niteliği taşıyordu. Bu projeyle yalnızca teknik yeterlilik değil; aynı zamanda izleyiciyle duygusal bağ kurabilen anlatım biçimleri geliştirmeyi de öğrendim. Genel olarak Görsel İletişim Tasarımı Bölümü, teorik bilgiyle pratiği dengeli şekilde sunması sayesinde disiplinler arası düşünmeyi teşvik eden bir eğitim alanı sundu. Grafik tasarımdan video prodüksiyona, etkileşimli medya tasarımından anlatı yapısına kadar geniş bir yelpazede üretim yapma fırsatı buldum. Bu çeşitlilik, yaratıcı yönümü sistemli bir üretim pratiğiyle birleştirmemi sağladı.
- Staj deneyiminiz size neler kattı? Teorik bilginin pratikle buluştuğu o anı anlatır mısınız?
Staj sürecim, üniversitede edindiğim teorik bilgilerin gerçek sektörel ihtiyaçlarla nasıl örtüştüğünü deneyimlediğim dönüm noktalarından biriydi. Özellikle video kurgu, kamera kullanımı ve içerik üretimi gibi konularda akademik düzeyde öğrendiğim teknikleri, yoğun iş temposu ve müşteri beklentileri doğrultusunda uygulama şansı buldum. Teorik bilginin pratikle buluştuğu en çarpıcı an, bir çekim günü tüm prodüksiyon sürecinin bana emanet edildiği andı. Sahada teknik ekibi yönlendirmek, çekim planına sadık kalmak ve ortaya çıkan içeriğin kurgu aşamasına kadar takibini yapmak, mesleki öz güven kazanmamı sağladı. Bu deneyim, ekip çalışmasının ve sahadaki pratik zekânın önemini doğrudan hissettirdi.
- Geriye dönüp baktığınızda, bu fakültede kendinizi en çok geliştirdiğiniz alan veya beceri neydi? Bunu nasıl kazandınız?
Geriye dönüp baktığımda, kendimi en çok geliştirdiğim alanlardan biri görsel anlatım yeteneği ve yaratıcı düşünceyi yapılandırma becerisi oldu. Görsel İletişim Tasarımı bölümü, yalnızca estetik üretime değil, aynı zamanda fikir geliştirme, hedef kitle analizi ve anlatı stratejileri oluşturma gibi yaratıcı süreçlerin tümüne hâkim olmayı gerektiriyor. Bu kapsamlı yaklaşım, sadece “iyi görünen” değil, “etkili iletişim kuran” işler üretmemi sağladı. Sunum tekniklerinden yazılı anlatıma, video kurgudan grafik tasarıma kadar birçok alanda üretim yaparken; çok yönlü düşünme, eleştirel bakış geliştirme ve geri bildirimlerle kendini yenileme becerilerim pekişti. Özellikle proje derslerinde aldığım sorumluluklar ve grup çalışmalarındaki aktif rollerim sayesinde, hem bireysel hem kolektif üretim pratiğini dengeli şekilde geliştirme imkânı buldum.
- Maltepe Üniversitesi İletişim Fakültesinde edindiğiniz eğitimin sektörel karşılığı olduğunu düşünüyor musunuz? Mezuniyet sonrası sizi nasıl hazırladı?
Maltepe Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde aldığım eğitim, sektörde karşılaştığım birçok duruma doğrudan hazırlıklı olmamı sağladı. Özellikle uygulama temelli derslerin yanı sıra teorik altyapının güçlü sunulması, sektörel reflekslerimi henüz öğrencilik döneminde geliştirmeme olanak tanıdı. Eğitim sürecim boyunca akademik kadronun biz öğrencilerle olan yakın iletişimi ve bireysel ilgisi, gelişimime büyük katkı sağladı. Hocalarımın yönlendirici desteği sayesinde sadece ders içeriğiyle sınırlı kalmayan, projeler ve kariyer hedefleri üzerine şekillenen bire bir paylaşımlarımız oldu. Bu iletişim ağı, kendime olan güvenimi artırmakla kalmadı, aynı zamanda profesyonel vizyonumu da şekillendirdi. Ders içeriklerinde yer alan video prodüksiyon, grafik tasarım, medya kuramları ve yeni medya teknolojileri gibi başlıklar, bugünün iletişim dünyasında ihtiyaç duyulan becerilerle doğrudan örtüşüyordu. Aynı zamanda fakültenin sağladığı teknik altyapı ve proje odaklı üretim ortamı sayesinde mezuniyet sonrası profesyonel hayata adapte olmak benim için oldukça doğal bir süreç oldu.
- Öğretim hayatınızda size güzel anılar bırakan ve verimli olan derslerinizi somut biçimde anlatabilir misiniz?
Üniversite hayatım boyunca beni sektöre en çok hazırlayan dersler “Kurumsal Kimlik Uygulamaları” ve “Kurgu” dersleri oldu. Kurumsal Kimlik Uygulamaları dersi, marka kimliği oluşturma sürecine dair hem teorik hem de uygulamalı örneklerle ilerledi. Gerçek markalar üzerinden yapılan çalışmalar sayesinde, yaratıcı çözümler üretme ve markanın görsel dilini oluşturma konusunda önemli deneyimler kazandım. Kurgu dersi ise zaten önceden kullanmaya başladığım programlarla olan pratiğimi daha da ileriye taşımamı sağladı. Teknik bilgimi geliştirmenin yanı sıra, içerik üretim sürecinde hız kazanmamı ve daha profesyonel işler çıkarmamı sağladı. Özellikle belgesel projelerimde, bu derste kazandığım pratiklik doğrudan işime yansıdı. Her iki ders de sektörün gerektirdiği donanımı kazanmam açısından oldukça belirleyiciydi. Ayrıca grup çalışmalarıyla ekip içinde üretim yapma becerimi de geliştirdi.
- İletişim Fakültesini ve bölümünüzü seçecek öğrencilere 3 konuda öneride bulunsanız, neler söylemek istersiniz?
Bölümü seçecek arkadaşlara en büyük önerim, ellerini taşın altına erkenden koymaları olur. Kurgu programı, kamera, grafik araçları gibi teknik konularda ne kadar erken pratik yaparlarsa, hem daha özgüvenli hem de üretken hissederler. Bu bölümü seçip sadece teorik bilgiyle yetinmek, çok şey kaçırmak demek. Bir diğer önemli konu da hocalarla iletişim. Gerçekten ilgili ve destekleyici bir akademik kadro var. Sadece ders için değil, bir proje fikri ya da sektörel bir yönelim konusunda da rahatça danışabilecekleri bir ortam var. Bunu değerlendirmek, yönlerini çizmekte çok faydalı oluyor. Son olarak, iletişim fakültesi çok yönlü bir alan. İlk başta herkes her şeyi biraz deniyor ama süreç içinde neye ilgisi olduğunu daha iyi fark ediyor. O yüzden kendi üretim alanlarını cesurca keşfetsinler. Kulüplere katılsınlar, okulun düzenlediği etkinliklerde görev alsınlar. Bu deneyimler sadece CV’ye değil, kişisel gelişimlerine de büyük katkı sağlıyor.
- Fakülte eğitimin sırasında Maltepe Üniversitesi’nde Asistan Öğrenci olarak çalıştın. Özellikle Üniversitede düzenlenen bahar şenliklerinde hem organizasyon hem de fotoğraf ve video çalışmalarında görev aldınız. Bu süreçten size hangi deneyimler kaldı, anlatabilir misiniz?
Asistan öğrenci olarak görev aldığım dönem, üniversite hayatımın en anlamlı ve öğretici zamanlarından biriydi. Özellikle 2025 yılında gerçekleşen Maufest’25 organizasyonunun planlama sürecini tamamen üstlenmek, benim için hem büyük bir sorumluluk hem de unutulmaz bir deneyimdi. Organizasyonun ilk fikir aşamasından son sahne ışığı sönene kadar geçen süreçte; ekip planlamasından sahne yönetimine, içerik üretiminden teknik koordinasyona kadar her ayrıntıyla birebir ilgilendim. Bu süreci yönetme fırsatını bana tanıyan üniversitemizin kurucusu Sayın Hüseyin Şimşek Beyefendi’ye ve her aşamada desteğini hissettiren tüm okul yönetimimize gönülden teşekkür ederim. Böyle büyük bir sorumluluğu bir öğrenciye teslim etmeleri, bana duydukları güvenin açık bir göstergesiydi. Ben de o güvene layık olmak için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. Maufest’in gerçekleştiği gün, sabahın erken saatlerinden gecenin sonuna kadar sahadaydım. Bir yandan çekim yapıyor, bir yandan sahne arkasında yaşananları organize ediyor, bir yandan da ortaya çıkan içeriği anlık olarak değerlendiriyordum. Yorucuydu, evet, ama her anıyla çok kıymetliydi. Bu deneyim sayesinde sadece teknik becerilerimi değil, kriz yönetimi, iletişim, liderlik ve üretim disiplinimi de geliştirdim. Şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki; profesyonel iş hayatına dair attığım ilk gerçek adımların çoğu, o festival sahnesinin arkasında atıldı.
- Üniversite yıllarınızda sizi en çok etkileyen konuşmacı, etkinlik nedir ve bu süreç neler kattı?
Üniversite hayatım boyunca beni en çok etkileyen etkinlikler, İletişim Fakültesi’nin düzenlediği ve sektörden deneyimli isimlerin konuk olduğu söyleşilerdi. Reklam ajanslarından, yapım şirketlerinden ya da dijital içerik alanında çalışan profesyonellerle birebir tanışma fırsatı bulmak benim için gerçekten çok kıymetliydi. Bu buluşmalar, sadece anlatılanları dinlemekle kalmadığım, aynı zamanda tanışıp sohbet edebildiğim, doğrudan sorular sorabildiğim çok özel anlar yarattı. Her biri kendi alanında başarılı olan bu konuklar, sektörün dinamiklerini sahici bir dille anlatırken, bizim için yol gösterici oldular. Özellikle mezun olan isimlerin kendi kariyer hikâyelerini paylaşması, birkaç yıl sonrası için bana hem bir vizyon sundu hem de umut verdi. Onlarla birebir kurduğum iletişimler sayesinde, sektörün gerçek yüzünü daha iyi tanıdım ve bu alanın bana gerçekten hitap ettiğini fark ettim. Bazen kısa bir sohbet, kitaplardan ya da derslerden alınan onlarca sayfalık bilgiye eşdeğer olabiliyor. Bu etkinlikler, bana sadece bilgi değil, yön de kazandırdı.
- Bölümünüzü derece ile bitirdiniz. Üniversite eğitimini akademik ve sosyal anlamda başarıyla tamamlamanız yanında profesyonel çalışma hayatınızla ilgili hayallerinizi paylaşabilir misiniz?
Üniversiteyi dereceyle bitirmek benim için sadece bir hedefin gerçekleşmesi değil, aynı zamanda disiplinli bir çabanın, tutkuyla yapılan üretimlerin ve her adımda öğrenmeye açık kalmanın bir sonucu oldu. Akademik başarı kadar sosyal anlamda da aktif olmak, hem kendimi daha iyi tanımamı sağladı hem de geleceğe dair hayallerimi netleştirdi. Profesyonel olarak üretmeye üniversite yıllarında başladım ve bu üretim pratiğini sürdürülebilir bir kariyere dönüştürmek istiyorum. Belgesel ve yaratıcı içerik alanında daha derinleşmek, hem bağımsız projelerde hem de profesyonel platformlarda ses getiren işler üretmek istiyorum. İleride kendi yapım sürecimi yöneteceğim bir medya oluşumuna imza atma hayalim var. İçerik üretirken insan hikâyelerini odağa alan, sahici ve estetik dili bir araya getiren projeler yaratmak istiyorum. Aynı zamanda bu yolculukta öğrendiklerimi paylaşabileceğim, belki ileride eğitime katkı sunabileceğim bir alan yaratmak da içimde saklı duran bir istek. Çünkü biliyorum ki bu meslek sadece teknik bilgiyle değil, paylaşma ve anlatma tutkusu ile var oluyor.
- Kendi üniversite ve bölüm tercihinizi düşündüğünüzde yeni öğrenci adaylarına neler tavsiye edersiniz?
Ben Muğla’dan İstanbul’a geldim. Daha önce burada yaşamamıştım ve her şey bana çok yeniydi. Büyük bir şehirde üniversite okumak hem heyecan vericiydi hem de başta biraz ürkütücüydü açıkçası. Ama zamanla alıştım, çevre edindim, üretmeye başladım ve İstanbul bir yerden sonra benim için bir okuldan çok daha fazlası oldu. Üniversite tercihi yaparken en çok iç seslerini dinlesinler isterim. Sadece hangi bölümde “iş var” gibi düşünmesinler; gerçekten neyle uğraşırken zamanın nasıl geçtiğini fark etmiyorlar, ne yapınca mutlu oluyorlar buna baksınlar. Ben iletişim alanına hep ilgiliydim ama bu kadar seveceğimi üniversiteye başladıktan sonra anladım. Dersler tabii ki önemli ama her şey sadece sınıfta bitmiyor. Ne kadar çok şeyin içinde olurlarsa, kulüpler olur, etkinlikler olur, projeler olur… O kadar kendilerini geliştirecekler. Ben de ilk zamanlar sadece derse gidip geliyordum ama sonra fotoğraf çektikçe, bir şeyler ürettikçe, sahada yer aldıkça gerçekten bu işin bana ait olduğunu hissettim. Hocalarla iyi iletişimde olmak, soru sormaktan çekinmemek, en çok da üretmek… Bunlar o dört yılı dolu dolu geçirmenin yolu bence. Ve hiç bilmediğiniz bir şehir bir süre sonra sizin alanınıza dönüşüyor, siz fark etmeden.
Muhabir: Güney TEKİN




